- kızarmak
- kızarmak II, 77, 163bkz: kızıl ermek
Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini. 2009.
Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini. 2009.
kızarmak — nsz 1) Kırmızı veya ona yakın bir renk almak Nihat, yüzü kızarmış, alçak sesle söylendi. P. Safa 2) Bazı sebze ve meyveler olgunlaşmaya başlamak, olgunlaşmak Domatesler kızardı. 3) Utanç, öfke vb. duyguların etkisiyle, kanın yüze hücumu sonucu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözlerinin içine kadar kızarmak — utancından yüzü çok kızarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzü kızarmak — utanmak Boynundan bir kese çıkardı fakat içine bakmadan ani bir fikirle yüzü kızardı. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulaklarına kadar kızarmak — çok utanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kızıl ermek — kızarmak II, 163bkz: kızarmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
isirğanmak — kızarmak, utanmak, hararetli olmak, hicab etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
İHMİRAR — Kızarmak. Kızıllık. * Kızıl hastalığı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
gözleri kan çanağına dönmek (veya kanlanmak) — 1) uykusuzluk, yorgunluk, ağlama vb. sebeplerle gözleri çok kızarmak Kerem in kusacağı geliyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Y. Kemal 2) sinirden, öfkeden, hiddetten gözleri irileşmek ve kızarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
alarmak — nsz 1) Kızarmak 2) Ala renkli duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
cızır cızır — zf. Cızır sesi çıkararak (pişmek, kızarmak vb.) … Çağatay Osmanlı Sözlük